enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp

Cildin Yaşlanmasını Engellemek

Cildin Yaşlanmasını Engellemek

Cildin Ötesinde Yaşlanma Sürecinin Bir Adım Önünde Durmak
Binlerce kilometrelik bir yolculuk, tek bir adımla başlar sözü, sık tekrarlanan bir deyiş olmasına karşın doğrudur. Aynı şey bedenlerimiz için de geçerlidir: Geçen yıllarla birlikte görünüşümüzü bozan ve canlılığımızı azaltan yaşlanma süreci, tek bir hücrenin zarar görmesiyle başlar. Bunu her zaman bilmiyorduk. 20 yıl öncesi kadar yakın bir geçmişte doktorlar ve bilim adamları, yaşlanma ile ilgili bütün değişimlerle nasıl mücadele edileceğinin tam fikrine sahip değillerdi. Fakat anti-aging olarak adlandırılan yeni alanın doğuşu ile birlikte hastalıklara, kırışıklıklara ve diğer problemlere neden olan süreçleri gerçekten değerlendiren, kontrol eden ve hatta tersine çeviren yollan keşfettik. Vücudun kendi hücrelerini koruyan antioksidan terapi, anti-aging sağlık planının önemli bir parçasıdır.

Eğer mükemmel görünen bir cilt istiyorsanız, vücu­dunuza iyi bakmanız mı gerekiyor? Kesinlikle evet. Vücu­dunuzu içten beslemek için yaptığınız her şey, dış görü­nüşünüzü de iyileştirir. Örneğin çok su içmek gibi basit bir adım otomatik olarak daha parlak, daha berrak gözler sonucunu verir. Proteinden, kompleks karbonhidratlardan ve önemli yağ asitlerinden zengin bir diyet iltihaplanmayı azaltır, kan şekerinizi düşürür ve size sağlıklı bir pırıltı verir, bu şekilde yemek ödül olarak ruhsal durumunuzu düzelterek enerjinizi de artırır.

C ve E vitaminleri, Koenzim-Q10 ve alfa lipoik asit gibi antioksidanlar bakımından zengin bir diyet, diş etlerinizin sağlığını garantiler ve dişlerinizin sağlığını geliştirir. Diyetinize amino asit cysteine ekleyin, daha sağlıklı, ışıltılı saçlar ve daha sağlıklı tırnaklar kazanın.

Şimdiye kadar, muhtemelen fark etmiş olacağınız gibi Kırışıklık Kürü’nün yaklaşımı yalnızca cildiniz üzerinde değil, bütün sağlığınız üzerinde çalışarak güzelliğinizi artırmaktır. Programım, optimum sağlığı gerçekleştirmenize yardım ederek her yönden gençliğinizi, canlılığınızı ve tüm görü­nüşünüzü iyileştirmek üzere şekillendirilmiştir. En iyi so­nuçları almak için, işe bir anti-aging uzmanına danışarak başlamanızı ve kişisel programınızı birlikte hazırlamanızı öneririm. Önce beklentilerinizin neler olabileceğine bir göz atalım ve ardından akıllıca planlanan bir anti-aging rejiminin, ne kadar başarılı olabileceğini anlatan üç örnek görelim. Umarım bu öyküler, sizi de benim kadar heyecanlandırır. Vücudunuzu Genç Tutan Tedavi

Anti-aging tedavisi yalnızca 15 yıl önce gelişmeye başlayan eşsiz bir araştırma alanıdır. Anti-aging tedavi pratikleri içinde en sıra dışı şey, doktorların insan vücudunu gözlem­leme perspektifidir. Anti-aging muayene size hastalığın belirtilerine bakan temel bir check-up vermek yerine, vücuttaki çeşitli sistemlerin yaşlanma süreci ile nasıl baş ettiğini ölçmeyi araştırır.

Cildin Yaşlanmasını Engellemek

Yaşlanırken, vücutlarımız birçok açıdan daha az yeterli hale gelir. Cildimiz incelir, kalbimiz zayıflar, böbreklerimiz atıkları farklı filtre eder ve hormon düzeylerimiz düşer. Bütün bu küçük -ve genellikle görünmesi mümkün olmayan-değişimler yavaş yavaş cildimizin dokusunda ve vücut yapısında büyük ve görünür hale gelerek hastalıklara ve diğer sağlık sorunlarına direnme yeteneğini azaltır.

Bu değişimler her kişide farklı hızlarda olur. Bu yüzden vücudunuzun genç kalmasını sağlayacak bir rejim belirle­menin en iyi yolu, her sistemin vücudunuzda nasıl çalıştığının bir profilini geliştirmektir. İşte anti-aging tedavi burada

başlar.

Kapsamlı bir anti-aging check-up’ının bir parçası olarak doktorunuz, vücudunuzun her bölümünün nasıl çalıştığını size söyleyecek bir seri test yapacaktır. Bir kez nerede beslenme eksiği ya da hormonal dengesizlik olduğu be-lirlenince, doktor vücudunuzu yeniden yola sokacak bir program şekillendirecek besinsel ve diyetsel değişimler Önerecektir. Doktorunuz, tıbbi araştırmanın yıllarca kazandığı bilgileri kullanarak temel destekleyicileri -antioksidan vitaminler, mineraller ve diğer maddeler- içeren bir program belirleyecektir. Egzersiz de reçetenizin bir parçası olacaktır.

Fikir, vücudunuzda 28-30 yaşındaki birine eşit hücresel bir çevre sürdürmeyi sağlamaktır.

Kim bir anti-aging check-up’ına ihtiyaç duyar? Onlar için “yaşlı” kelimesinin anlamı 35 yaş olsa bile, 18-19 yaşın üstündeki herkes zarif bir şekilde yaşlanma önerisinden yarar sağlayabilir. Yine de kırklarında, ellilerinde, atmışlarında olanlar ve daha yaşlılar, iyi şekillendirilmiş bir anti-aging rejiminin yalnızca birkaç hafta sonrasında; görünüşlerinde, sağlıklarında ve enerjilerinde en çarpıcı gelişmeyi görecek olanlardır. Bu sürecin nasıl çalıştığını tümüyle anlamak için burada Unda, Harry ve Carter isimli üç hastam için oluşturduğum anti-aging programlarına detaylı bir bakış yer alıyor.

Anti-Aging Konsültasyon 1: Linda

Unda, bana geldiğinde anti-aging tedavinin, görünüşünü iyileştirmesine ve bitkinlik problemiyle baş etmesine nasıl yardımcı olacağını öğrenme konusunda çok istekliydi. Ev ödevini yapmaya inanan bir kadındı. Benimle konuşmak için oturur oturmaz, konuyla ilgili daha çok şey öğrenmek için cilt ve yaşlanma üzerine uluslararası sempozyumuma kayıt olmak istediğini söyledi, sağlık profesyonelleri dışındaki kişilere açık olmadığını öğrendiğinde hayal kırıklığına uğramıştı.

Hastalarım ve ilgileri hakkında her şeyi tümüyle anlamak istediğimden o zaman 54 yaşında olan Linda’ya, bilim adamları ve doktorlar için düzenlenen bir konferansın niçin ilgisini çektiğini sordum. Sorunlarının cevaplarını soruş­turduğunu söyledi. Her ne kadar problemlerinin neler olabileceği hakkında hala açık bir fikrim olmasa da yüzünde, sağlığı ve mutluluğu ile ilgili neler hissettiğine dair konu­şurken çabucak endişe ve üzüntüye dönüşüveren boş bir ifade vardı.

Tanışmak için yapılan yaklaşık on dakikalık bir sohbetten sonra Linda’ya, onu benim ofisime getiren gerçek nedenin ne olduğunu sordum. Dermatolog olduğum için cildinden bahsetmeye başladı. Önceki yıllarda çok fazla güneş ışınına maruz kalmıştı. Kendi kuşağından pek çok mavi gözlü, sarışın gibi yanık tenli görünmekten hoşlanmıştı. Elbette ki güneş ışığının yapabileceği zararları bilseydi mutlu bir şekilde solgun tenli kalmaya karar verirdi fakat yıllarca önce onu bilgilendirecek çok az araştırma vardı.

Endişelenmek için iyi bir nedene sahipti. Cildine bak­tığımda, göz ve ağız çevresindeki ince çizgiler ve kırışık­lıkların yanısıraalnında ve yanaklarında aşırı pigmentasyon ve lekeler gördüm. Ayrıca boynu ve kolları boyunca da çiller ve lekeler vardı. Bunlar, güneş hasarının klasik belirtileridir. Fakat onun cildiyle ilgili problemlere odaklanmadan önce yüzeyin altında genel fiziksel sağlığını rahatsız eden prob­lemleri incelemek istedim. Tam bir anti-aging konsültasyon gerçekten, çizgiler, kırışıklıklar ve noktaların ötesindeki problemleri incelemekle başlar.

Linda daha sonra, onu gerçekten korkutan şeyler hakkında konuşmaya başladı. İlk şikayeti, genel bitkinlik hissinin geçen yıl daha kötüleşmesiydi. Yakın zamanda menopoza girmişti ve doktoru östrojen tedavisi (ERT-Estrojen replacement therapy) uygulamıştı. Estrojen tedavisi ilk önce enerjisini artırıyor görünmüştü fakat sonra enerjisi aniden düştü ve kendini her zamankinden daha kötü his­setmeye başladı. Sık sık olduğu gibi Özel hayatında da bazı sorunlar yaşıyordu, bunlar onu geçen yıl çok fazla stres altında bırakmıştı. Linda, yakın geçmişte bir başka şirketle birleşen büyük bir sigorta şirketinde başarılı bir yöneticiydi, bu yüzden günlerini işten işe koşuşturarak geçirmek zorunda kalmıştı ve bu süreç içinde anatomisinden çok fazla şey kaybetmişti.

Ayrıca normalden çok daha fazla soğu algınlığına yakalandığından söz etti. Fakat canını en çok sıkan şey genel bir tatminsizlik duygusu çekmesiydi. Kendini depresif, yaşamı ve görünüşü yüzünden mutsuz hissediyordu.

İncelemelerime, diyeti ile ilgili sorular sorarak başladım. Birçok kadın hastam gibi Linda da her zaman kilosunu düşük tutmakla ilgilendiğini söyledi (ince fiziği övünç kaynağıydı; 1.65 boyunda ve 55 kilo ağırlığındaydı).

Sabahlan genellikle bir fincan kahve ile bir bagel yediğini belirtti. Öğlende, bazen biraz makarna ile küçük bir salata yiyordu. Akşam yemeği genellikle az yağlı donmuş bir yiyecekti. Azalan enerji düzeyini yükseltmek için her gün kadınlara yönelik bir vitamin formülü alıyordu. Ayrıca egzersiz yapmaya çalışıyordu. Bir sağlık kulübüne katılmış fakat iş programı yüzünden düzenli olarak egzersiz yapmak zor gelmişti. Jimnastik salonuna gidebildiğinde bile enerjisi o kadar az oluyordu ki ardından kendini daha kötü hissedi­yordu.

Linda, ayrıca şekerleme ve keklerden uzak durmak için elinden geleni yaptığını da itiraf etti ancak çikolataya karşı olan zaafı onun yıkım nedeni oluyordu. Gün ortasında düşen enerjisini pompalama isteğinin, çikolata aşırılıklarını en azından kısmen haklı çıkardığını sanıyordu.

Linda’nın problemlerinin daha rahatsız edici yanlarından biri bazı şeyleri hatırlamakta güçlük çekmesiydi. Lisede öğrenciyken sınıfta en iyiler arasındaydı ve mükemmel bir hafızası vardı. Gerçekte son zamanlara kadar, olayları hatırlamak için asla takvim kullanmamış ya da alış veriş listesi yapmamıştı.

Bu bilgilerle donanımlı olarak Linda’ya» bazı laboratuar analizleri yaparak tanı koymaya başlayacağımı söyledim. Kanı çekilmiş olabilirdi bu yüzden kırmızı ve beyaz hücrelerin sayısına bakacaktık. Sonra tiroit, büyüme hormonu ve DHEA’yı değerlendirecektik. Ayrıca Linda’yı bir sonraki ziyaretinden önce tam bir check-up için iç hastalıkları uzmanı bir meslektaşıma gönderdim. Bu nispeten çabuk fakat tam muayene Linda’nın anti-aging tedavisinin başlangıcıydı. Sağlık problemlerinin bazılarının kaynağını anlamaya ihtiyacım vardı.

Yeni Bir Destekleyiciler Rejimi

İkinci randevumuza geldiğinde listedeki ilk iki şey, diyetini geliştirmek ve onu akıllıca, tam bir antioksidan ve sağlık destekleyici programa sokmaktı. İkincisi ile başlayacağız.

Unda, antioksidanlar hakkında çok şey duyduğunu söyledi fakat nasıl çalıştıklarını anlamamıştı. Bu yüzden ona eski arkadaşımız serbest radikaller hakkında kısa bir tanıtım yaptım ve bunu kontrol altında tutmanın önemini açıkladım. Yaşlanmanın gerçekte pek çok insanın sandığı gibi cildin yüzeyinde değil, hücresel düzeyde başladığını ve serbest radikallerin büyük hücre hasarının nedeni olduğunu açıkla­dım. Sonra antioksidanların gerçekte bir çeşit kurtarma timi olduğunu, serbest radikallerin peşinde koştuğunu ve arkalarında bıraktıkları izleri -izler sonunda incelmeye, sarkmış cilde, kırışıklıklara, hastalıklara ve diğer problemlere yol açar- onardıklarını açıkladım.

Linda, antioksidanların gerçekte ne tip kimyasallar olduğunu bilmek istedi. Ona çok bilinenlerinin C ve E gibi tanıdık vitaminler olduğunu söyledim. Ayrıca yıllarca süren araştırmaların, hepimizin ortalama bir günün stresini kar­şılayabilmek için yüksek düzeyde antioksidanlara ihtiyaç duyduğumuza bizi ikna ettiğini açıkladım.

Güneş ışığında dolaşmanın ya da yapay ışıklar altında bronzlaşmanın, ciltte serbest radikalleri harekete geçirdiği ve yaşlanmanın hızlanmasına neden olduğu gibi basit şeylerden haberdar değildi. Eğer bir kişi güneş ışığının oluşturduğu serbest radikal hasarı anlamak isterse, Linda gibi sarı saçlı, mavi gözlü, açık renk tenli kadınlara bakmalıdır. Bu küçük ekstra etki, onun bir sonraki parlak günde fazladan güneş koruyucu sürmesine ya da bir şapka takmasına yetmiş olmalıdır. Üçüncü bölümden hatırlayacağınız gibi açık tenli insanlarda rhelanin pigmenti eksiktir ve melanin bizim güneşten korunmamızın temelidir.

Dış kaynaklardan gelen serbest radikal hasarı, tar­tıştıktan sonra serbest radikallerin etkisinin yalnızca cilt üzerinde değil, aynı zamanda beyin, kalp ve böbrekler de dahil vücudumuzdaki organlarda da olduğu konusunda ayrıntılara girdim. Konuşmamızdan sonra Linda, antioksidan açısından zengin bir diyetin yalnızca yaşlanma ile ilgili olarak değil aynı zamanda genel sağlığı geliştirme açısından da çok önemli olduğuna inanmıştı. Antioksidan programın öğelerinin yaşlanma sürecini yavaşlatmak hatta tersine çevirmek için şekillendirildiği güvencesini verdim.

Linda için hazırladığım antioksidan programı buraya aldım. Oldukça kapsamlı olmakla birlikte her öğe kendi açısından ayrı bir katkı sağlayacağı için anlamlıdır.

♦  A vitamini, günlük 5.000 IU

♦  E vitamini, günlük 400 IU, gamma tocopherol içeren

Bir sonraki adım, Yeme Planı

Linda’nın yeme alışkanlıklarını duyduktan sonra, keskin şekilde protein eksikliği çektiği anlaşıldı. Günde 15-20 gram kadar az miktarda protein alıyordu. Bu, protein almaya, karbonhidratlara ulaşmak kadar önem vermeyen kadınlar arasında alışılmadık bir durum değildi. Bu alışkanlık, çok fazla stres altında ve depresif olmasının da ışığında daha iyi anlaşılıyordu. Karbonhidratlar tabiat ananın doğal anti-deprasanlarıdır çünkü diğer şeylerin yan ısıra serotonin düzeylerini de yükseltir.

Serotonin, -bir nörotransmitter- belirli davranış ve duyguları düzenleyen beyindeki bir kimyasaldır. Serotonin düzeyiniz düştüğünde kendinizi keyifsiz hissedersiniz. kadınlar normal olarak erkeklere göre beyinlerinde daha düşük düzeyde serotonine sahiptir ve o nedenle karbon­hidratlar gibi bu düzeyi yükseltecek yiyecekleri seçmeye eğilimlidirler.

Protein bakımından fakir besinler yemenin yanısıra Linda, yeterince taze sebze ve meyve de yemiyordu bu yüzden diyetinde gerekli miktarlarda vitamin, mineral ve antioksidan bulunmuyordu.

Linda için günde yaklaşık 60 gram yüksek kaliteli protein içeren bir diyet tasarladım. Yiyeceklerini göstermek için aşağıdaki diyet planını örnek olarak verdim:

♦  Kahvaltı: tavada iki yumurta beyazı ve 55 gram evde yapılma yulaf ezmesi, taze çilek

♦  Öğle: yaklaşık 110 gram balık ve kırmızı dolma biberi, domates, soğan ve zeytin yağlı taze salata. Sağlığı ve iyiliği için somon balığının önemi konusunda özellikle vurgulayıcıydım. Somon, önemli anti-iltihapsal yağ asitleri bakımından zengindir ve ayrıca yüksek protein içerir.

♦  Akşam: taze brokoli ile birlikte ızgara piliç ve nohut

♦  Geç öğün: az yağlı süzme peynir ve bir elma

Günlük ideal beslenme örneği verdikten sonra, Linda ile oturup bunun onun için neden iyi bir yeme planı olduğunu tartıştım.

Protein, temel olarak hayvansal kaynaklarda bulunmakla birlikte bazı sebzelerde de bulunur fakat bunlar genellikle eksiksiz değildir, yani vücudun hücre inşa etme ve onarma için ihtiyaç duyduğu bütün gerekli amino asitleri içermezler. Vejetaryenler çeşitli sebzeleri bir arada yiyerek tam bir amino asit profili alabilirler. Fakat hastalarımdan hiçbirine vejetaryenliği önermem, çünkü tedavi ettiğim vejetaryen hastaların olmayanlara göre daha hızlı yaşlanma eğiliminde olduğunu düşünüyorum. Vejetaryenler yüksek düzeyde antioksidan ve enzim içeren yiyecekler yedikleri ve doymuş yağ almadıkları için bu çelişkili bir ifade gibi görünebilir. Fakat yeterli miktarda yüksek kaliteli protein olmadan hücreler kendilerini randımanlı şekilde onaramazlar. Protein, bağışıklık sistemi için de önemlidir. Yetersiz protein düzeyine sahip insanlar enfeksiyona daha fazla yakalanırlar. Diyetindeki protein miktarını artırmanın son zamanlarda yaşadığı bütün soğuk algınlıklarıyla mücadelesine yardımcı olacağı bilgisi Linda’ya çok ilginç gelmişti.

Sonra karbonhidratları tartıştık. Vücudun temel yakıtı olan karbonhidratlar temel olarak bitkisel kaynaklardan alınır ve bütün tahıllarda, makarna, ekmek, sebze ve mey­velerde bulunur. Tabii ki, karbonhidratlar birkaç kategoriye ayrılır. Kek, şekerleme, makarna gibi rafine karbonhidratlar vücutta kolaylıkla glikoza dönüşebilir. Kompleks karbonhidrat olan bütün tahıl ve sebzeler vücutta daha yavaş parçalanır. Basit ya da rafine olarak adlandırılan karbonhidratlar ile kompleks olanlar arasındaki fark çok önemlidir. Eğer yediğimiz karbonhidratlar çok çabuk parçalanırsa kan şekerimiz yükselir ve bu da ensülin hormonu salgılamamıza neden olur. Büyük miktarda ensülin, çok sağlıksızdır, çünkü vücuda yağ depolaması mesajını verir, bütün vücuttaki iltihaplanmayı artırır ve kalp hastalığı riskini artırır. Her öğünde yediğimiz karbonhidratlar, enerjimizin yakıtı olarak önemlidir fakat kompleks karbonhidratlar yemeliyiz böylece kan şekerindeki yükselişi ve ensülin tepkisini önleyebiliriz.

Konuşmamız sonra yağlara döndü. Her diyet biraz yağa ihtiyaç duyar. Fakat vücutlarımıza ve beynimize yapabile­ceğimiz en kötü şey yanlış tür yağ yemektir: hidrojene ya da kısmen hidrojene yağlar. Bunlar oda sıcaklığında katı bitkisel yağlardır. Bu yağlar, lezzet ve kıvamı artırmak için birçok rafine yiyeceğe katılır. İltihaplanmayı desteklerler ve serbest radikal aktiviteyi artırarak yaşlanma sürecini hız­landırmaya eğilimlidirler. Fazla miktarlarda hayvansal yağ da aynı etkiyi yapabilir.

Spektrumun diğer yüzü olan en iyi yağlar, “temel yağ asitleri”; zeytinyağı, keten tohumu yağı gibidir ve balık, avokado, badem gibi yiyeceklerde bulunur. Bu yağlar, hücre zarlarına özellikle de beyin hücrelerininkilere yardım eder. Linda’ya verdiğim mesaj kaloride yoğun olmalarına rağmen yağların, özellikle de sağlıklı formlarının çok yönlü bir diyette önemli olduğuydu. Fakat aynı zamanda yüksek yağlı bir diyet, kanser gibi birçok hastalık riskini artırmasının yanı sıra iltihaplanmayı ve obeziteyi de artırabilir.

Bir kez bütün yiyecek çeşitleri hakkında bilgi verdikten sonra, Linda’nın yemesi gereken yiyeceklerin miktarına ve sıklığına geldik. Linda’ya bir ya da iki büyük öğün yerine sık ve küçük öğünler yemesini önerdim çünkü büyük öğünler, ensülin üretimini artırmaya eğilimlidir. Her zaman hastalanma önce proteinlerini, ikinci olarak meyve ve sebzelerini yeme lerini ve rafine karbonhidratlardan tamamen uzak durmalarını öneririm. Sonunda her zaman temel yağ asitleri açısından mükemmel bir kaynak olduğu için yemeklerinde zeytinyağı kullanmalarını söylerim.

Ayrıca Linda’nın vücut ölçüleri için doğru miktarda yiyecek tüketmesi önemliydi: yaklaşık 110 gr protein, eşit miktarda doğru gruptan karbonhidrat ve biraz zeytinyağı, kabuklu yemişlerin yağlan ya da avokado gibi temel yağlar­dan.

Ciltte Odaklanmak

Linda tam bir kozmetik bağımlısıydı. Eline her dergi alıp mucize sözü veren yeni bir krem, jel ya da losyon keşfet­tiğinde en yakın mağazaya koşuyor ve bir kozmetik şişesi kapıyordu. Maalesef işine yaramayabilecek bir dolap dolusu ürüne sahip oldu. Çoğu, şiddetli cilt tahrişlerine neden oldu ve bunları üst üste iki gün kullanamadı.

Hafifçe tahriş eden ve daha yumuşak olsaydılar, uygu­lamanın yararlarının tahrişin rahatsızlığından ağır basacağını düşünerek kahramanca devam edebilirdi. Linda’nın evindeki cilt bakım cephaneliği alfa hidroksi asit, beta hidroksi asit, retinol, toner, çok sayıda nemlendirici ve bir arkadaşının önerdiği topikal C vitamini ürünlerini içeriyordu.

Linda’ya ciltte tahrişe neden olan herhangi bir şeyin yaşlanma sürecini tetiklediğini söyledim. Linda, iltihaplan­manın, serbest radikallere, cilde zarar vermeleri için açık bir davetiye olduğunu anlamaya ihtiyaç duyuyordu. Elbette ki, Linda’ya uyguladığı rejimi durdurmasını ve önerdiğim antioksidan ürünleri kullanmasını söyledim. Kabul etti ve anti-aging çözümünün sonraki -yeni bir cilt bakım programı-adımına geçtik Yüzü, şaşırtıcı miktarda güneş hasarına uğradığı için cilt bakımının temeli olarak topikal alfa lipoik asit önerdim; Linda, sorgulayıcı bir hasta olarak alfa lipoik asidin nereden geldiğini bilmek istedi. Patatesten elde edildiğini söyledi­ğimde şaşırmıştı. Aslında yalnızca şaşırmadı, daha önce önerdiğim rejimde çok sevdiği bir yiyecek olan patatesten vazgeçmesini söylediğim için, alfa lipoik asidin alçakgönüllü başlangıcını oldukça komik buldu.

Daha önceki bölümde bahsettiğim gibi alfa lipoik asit genel bir antioksidandır. Cilde çabucak nüfuz eder, hücrenin bütün kısımlarına girer ve serbest radikallerden korumaya başlar. Ek olarak, alfa lipoik asit, enerji üretimini artırma yeteneğine de sahiptir ve hücrelere kendilerini daha etkin şekilde onarmalarında yardım eder. Bununla birlikte Linda için en önemlisi alfa lipoikin iltihaplanmayı azaltma ya da yok etme yeteneğiydi. Gün aşırı sürdüğü tahriş edici ürünlerin sonucunda cildi açıkça itici, kırmızı tahriş olmuş bir görünüm kazanmıştı. Alfa lipoik asidin cildinin görünüşünü düzeltmeye kısa sürede başlayacağı sözünü verdim.

Yüzünü yumuşak, deterjan içermeyen bir temizleyici ile günde iki kez yıkamasını söyledim. Her temizlemeden sonra, alfa lipoik asit kremi sürecekti. Eğer kuru hissederse kendi seçeceği parfumsüz bir nemlendirici (daha az tahriş edici olduğu için) kullanabilirdi. Ayrıca günlük olarak, bir kez alfa lipoik krem cilde emildikten sonra güneşten koruma uygulamanın önemini anlattım. Alfa lipoik asit, güneşin serbest radikal zararından kısmen koruyan güçlü bir anti­oksidan olsa da ek korunma gerekir.

Linda, dört hafta sonra ofisime geri gelecekti. O zamana kadar dahiliyecinin yaptığı incelemenin ayrıntıları ile labo­ratuar testi sonuçlarını da almış olacaktım.

Linda’nın Vücut Kimyası Gelişiyor

Dört hafta sonra, Linda büroma geldiğinde şaşırtıcı şekilde iyimserdi. Bir kelime dahi etmeden, ruh halinin çok daha pozitif olduğunu gördüm. Söylediği ilk şey “Cildimdeki değişimi şimdiden görebiliyorum ve çok daha iyi hissedi­yorum,” oldu,. Enerji düzeyi artmıştı ve yeni diyet rejimini şaşırtıcı şekilde sevmişti. Destekleyicilerini alma sistemini öyle tasarlamıştı ki seyahat etse de evde olsa da vitamin programına bağlı kalabiliyordu. Programı bozmadığından emin olmak için her dozu “öğleden önce”, “öğle yemeği” ya da “öğleden sonra” şeklinde işaretli küçük zarflara koyma fikrini bulmuştu.

Ziyaretinin ilk kısmı süresince, laboratuar test sonuç­larını açıkladım. Linda’nın kırmızı kan hücre sayısı biraz düşüktü (sürekli diyet yapan kadınlarda sık görülür) fakat anemik değildi. Ayrıca BUN (blood urea nitrogen) düzeyi de biraz düşüktü. BUN, kandaki üre nitrojenini ölçer. Temel olarak böbreklerin ne kadar proteini elimine ettiğini gösterir. Eğer BUN düzeyiniz çok yüksekse, bunun anlamı böbrek­lerinizin vücudunuzdaki proteini atmaya yeterli olmadığıdır. Linda’nın kanı, albümin denilen düşük düzeyde protein gösteriyordu. Serum albüminde bir düşüş yaşam beklenti­sinde bir düşüşle birlikte gider. Tersi de açıkça doğrudur. Yüksek albümin düzeyine sahip insanların daha uzun süre yaşayacağı düşünülür. Linda’nın düzeyi, yinelenen enfeksiyon geçmişi ve muhtemelen çok az miktarda protein alması yüzünden düşük olabilirdi.

Dikkatimi çeken diğer laboratuar sonucu Linda’nın DHEA düzeyiydi. Aşırı derecede düşüktü. DHEA, böbreküstü bezi tarafından üretilen bir hormondur. Bu hormon, vücut­larımızda gençken yüksek düzeyde dolaşır ve yaşlandıkça düşme eğilimindedir. Bilim adamları, düşük DHEA düzeyleri ile artan hastalık riskleri arasında bir ilişkiyi görmüşlerdir. Bu düşük DHEA düzeyleri bir dizi hastalığa neden olacak anlamına gelmez, yalnızca bir bağlantı vardır. Birçok bilim adamı DHEA düzeyi yüksek insanların kalp hastalığı, artrit, kanser ve diğer hastalıklara yakalanma olasılıklarının daha az olduğunu düşünür.

Linda, fazla stres altında olduğundan vücudu, fazla miktarda cortisol hormonu -stres tepki hormonu- üretiyordu. Vücut­larımız ne zaman tehlike sezse (“istenmeyen stres” olarak okuyun) böbreküstü bezleri, bizi düşmanla savaşmaya hazırlamak için cortisol salgılar. Bundan genel olarak savaş ya da kaç cevabı diye söz edilir. Vücudun ayrılmaz bir parçası olan savunma sistemi, gerçekten bir yaralanma ya da zararla karşılaştığımızda harikalar yaratır, fakat cortisol düzeyinin düzenli olarak yüksek kalması problemler yaratır. Kronik stres altındaki insanların başına bu gelir. Vücut, sürekli fazla miktarda cortisol üretirse kas dokuları bozulmaya başlar, kan şekeri kontrol dışında yükselir ve hatta beyin hücreleri zarar görür.

Stresin kötü etkilerini nasıl önleyeceğimiz konusunda bütün verilere sahip değiliz fakat DHEA’nın vücuda, yüksek cortisol düzeyinin etkileriyle mücadelesinde yardım ede­ceğini biliyoruz ve bu, erken yaşlanmayla savaşta çok önemli bir silah anlamına gelir. Yaşlanma sürecini stresten fazla hızlandıran başka hiçbir şey yoktur ve cortisol bu prosesin anahtarıdır.

Bu nedenle Linda’ya, DHEA düzeyini günlük küçük dozlarla desteklemeyi önerdim. İki ay sonra düzeylerini yeniden kontrol edecektim. DHEA hakkında önemli bir nokta: Bu destekleyicinin kan düzeylerinizi kontrol ettikten sonra, bir doktor tarafından önerilmesi en iyisidir. Kadınlara DHEA verme konusunda çok tutucuyumdur çünkü testoste­rona dönüşebilir ve aşırı kıllanma gibi yan etkileri olabilir. Çünkü DHEA bir ön maddedir ve her ne kadar herkeste etkisi farklı olsa da diğer hormonların üretimini cesaretlendi­rir ve bu yüzden testosteron ya da estrojen düzeylerini yükseltebilir. DHEA’nın bazı mağazalarda satıldığının farkın­dayım fakat tüketicilere hiçbir koşulda yüksek dozlarda almamalarını öneririm. En iyisi düşük dozda (10-15 miligram) ve yalnızca sağlık profesyonellerinin gözlemi altında almaktır.

Son Parçalar

Artık Linda’nın fitness programına bakma zamanı gelmişti. Kendini biraz daha enerjik hissettiğini söylediği için sağlık kulübüne dönmesini ve egzersiz rutinine başlamasını iste­dim, vücudunu çeşitli şekillerde güçlendirmek için değişik egzersizler yapabilirdi. Kaslarını güçlendirmek için ağırlık-direnç egzersizi; kalbini, ciğerlerini ve dayanıklılığını güçlendirmek için yavaş koşu, aerobik, merdiven tırmanma gibi kardiovasküler egzersizler önerdim. Yavaş başlamasını ve çalışmasının yoğunluğunu ve süresini haftada yüzde ondan fazla artırmamasını söyledim.

Linda, reçete ettiğim egzersiz rejimini kabul etmekten mutluydu, bu yüzden cildine daha da yakından bakmanın zamanı gelmişti. Dört hafta sonra alfa lipoik asit, iltihaplan­mayı azaltmada inanılmaz bir iş başardı. Linda’nın kırmızı görünüşü gitmişti. Yerine çok daha küçük gözeneklerle karakterize olan yumuşak, parlak ışıltılı ve daha pürüzsüz bir ten gelmişti. Daha sonraki aylarda, yüzü daha iyi görün­meyi sürdürecekti.

Cildinin daha sıkı olması gerçeğinden de mutluydu. Alfa lipoik asit kreminin aynı zamanda DMAE içerdiğini bunun da cildin formunu artırdığını açıkladım. Yakın bir incelemeden sonra Linda’nın çene çizgisinin daha belirgin ve elmacık kemiklerinin daha çıkık olduğunu görmek kolaydı.

Bu noktada, programına Vitamin C ester eklemenin zamanı gelmişti. Beni ilk görmeye geldiğinde kullandığı C vitamininden farklı olarak bu formül bir asit değildi ve bu yüzden cildini tahriş etmeyecekti. Ek olarak vitamin C ester, yağda çözünür olduğu için cilde hızla nüfuz ediyordu. Kolejen üretimi artmaya başlayacak ve bu cildine sıkılık ve kalınlık verecekti.

Linda ofisi, anti-aging programına iki önemli ekleme ile terk etti. Bir DHEA tamamlayıcısı ve gece kullanımı için bir vitamin C ester kremi.

Bir Yıl Sonra, Başarı

12 ay sonra Linda’yla, onun anti-aging programının başa­rılarını kutlamak için bir araya geldik. Öncelikle, kilosu aynı kalmıştı, fakat yeni bir gardırop düzmeye hazırdı. Çünkü programı sırasında pek çok vücut yağı kaybetti. Protein alımını, egzersiz programını artırdı, gevşek dokulardan kurtulup kas kitlesini artırmaya yönelik besin profili geliştirdi. Enerji düzeyi ve çalışma performansı çarpıcı şekilde gelişti.

Fakat en inanılmaz değişim cildindeydi. Alfa lipoik asit/ vitamin C ester kombinasyonu 54 yaşın teninden ince çizgileri yok etti. Ve yıllarca güneşte kalması sonucu oluşan lekeler adeta görünmez oldu.

Linda’nın yeni görünüşünde topikal antioksidan kremler ve temizleyiciler kadar etkin olan, hücresel onarım için aldığı destekleyicileri de vurgulamalıyım. Linda’nın hafıza zayıflığına yardımcı olması için reçete edilen Asetil L-karnitin  ciltteki lekelenmeleri tersine çevirmedeki yeteneği ile de bilinir.

Yeni laboratuar testleri, DHEAve albümin düzeylerinin normale çok daha yakın olduğunu göstermişti. Ve yeni diyeti sayesinde kırmızı kan hücreleri de artmıştı.

Linda’nın sonuçlan olağanüstü görünebilir fakat anti-aging programımı bağlılıkla sürdüren bütün hastalarda genellikle benzer cevapları, daha genç görünümlü bir vücutla birlikte görürüm. Tepeden tırnağa kadar daha yumuşak, daha sıkı, daha düzgün bir cilt için (programımın ek faydası) alfa lipoik asit vücut losyonuna ve vitamin C ester vücut kremine rahatlıkla güvendi. Linda, gerçekten total antiok-sidan program sayesinde yaşlanma sürecinin tersine dön­mesine tanık oldu. Ve onda görülen sonuçların istisna değil kural olduğunu unutmayın.

Atıti-Aging Konsültasyon 2: Harry

Harry, yaşlanma prosesi ile birçok şekilde mükemmel baş eden biriydi. Onu ilk kez sağlık kulübümde fark etmiştim. 69 yaşındaydı. Tenis kortunda iyiydi. Ayrıca yaşamın her alanında mümkün olduğu kadar aktif, coşkulu bir yürüyüşçü olduğunu da keşfettim. Fakat Harry’nin yaşlanma hakkında endişeleri Linda’nınkilerden oldukça farklıydı. Görünüşüyle ilgiliydi fakat yüzündeki birkaç çizgiyi azaltmak ve cildini gergin tutmak istemenin yanı sıra erkek tipi kellik ve belirgin libido kaybı ile de mücadele ediyordu.

Kozmetik kaygılarıyla ilgili olarak bana geldi, dahiliyecisi ile işbirliği içinde problemlerini bütün olarak ele alıp istediği gençlik dolu yaşam tarzını sürdürebilmesi için ona yardım edebileceğimizin güvencesini verdim. Harry’nin tek ciddi sağlık problemi, yüksek tansiyonu ve kan şekeriydi. Dahiliye­cisi tarafından reçete edilen ilaçlarından şikayetçiydi, çünkü onu zayıf ve yorgun düşürüyorlardı. Harry, aktif yaşam tarzını çok seviyordu ve sağlık problemleriyle ilaçların yan etkisi olmadan baş edebilir miydi, öğrenmek istiyordu.

Harry’nin bir başka endişesi daha vardı. Ne kadar eg­zersiz yaparsa yapsın kilosu artıyordu. Dahiliyecisi, tansi­yonunu ve kan şekerini kontrol altında tutmasının tek yolunun kilosunu azaltmak olduğunu açıklamıştı. Zaten çok aktif olduğu ve yaşama karşı iyimser yaklaştığı için Harry, sağlığını geliştirmek ve enerjik yaşam stilini sürdürebilmek için yapabileceği her şeyi yapmak istiyordu. Linda gibi o da anti-aging alanında ev ödevini yapmıştı (bir ya da iki derse katılmıştı) ve bir programa katılma konusunda istekliydi.

Değerlendirme ve Karar Verme

Her zamanki gibi ilk adım, hastanın tıbbi geçmişine, diyetine ve egzersiz rejimine tam bir bakıştı. Hemen makarna gibi rafine karbonhidratları sevdiğini itiraf etti. Bu niçin dokuz kilo fazlası olduğunu açıklıyordu. Arka planına hızlı bir bakış yüksek kan şekerinin yaş, diyet ve genetik kombinasyonuna bağlı olduğunu ortaya çıkardı.

Harry’ye, yaşlanırken hücrelerimizin kanımızda dolaşan şeker formu olan glikozu alma yeteneğinin düştüğünü açıkladım. Bu yüzden daha fazla ensülin üretiriz. Maalesef ensülin şekeri hücrelerimize taşımakta, gençliğimizdeki kadar etkin değildir, Bu nedenle kanımız, fazla glikoz (şeker) ve ensülin düzeyi içerir. Bu kombinasyon kan damarlarına, kalbe, sinirlere ve böbreklere çok zararlıdır. Ve hatta şekeri, enerjiyi artıran bir besin maddesi olarak düşünsek de, gerçekte vücudumuz kanımızdaki ensülini kullanma yeteneğini yitirdiğinde enerjimiz azalır. Kan şekerinin anormal şekilde yüksek düzeyleri yaşlanmaya katkıda bulunan -serbest radikal üretimi- diğer süreçleri de harekete geçirir.

Harry’nin laboratuar testleri kan şekerinin yüksek düzeyde olduğunu doğruladı. Ayrıca testosteron ve DHEA düzeylerinin çok düşük olduğunu da gösterdi. En önemli erkeklik hormonu olan testosteron, tıpkı temel kadınlık hormonu östrojen gibi yaşlandıkça azalır. Hormon düzeyi düşerken erkekler bir dizi fiziksel değişiklik geçirirler. Kas ve kemik kitleleri azalır, bunun anlamı da cildin sarkmaya başlamasıdır. Bağışıklık sistemi zayıflar ve bazı erkekler konsantre olma ya da hatırlama güçlüğü çekerler. Testosteron ayrıca yaktığımız vücut yağı miktarını etkileyen büyüme hormonu gibi diğer hormonları dengelemekten de sorum­ludur. Yaşamsal hormonların düşük düzeyleri hastalıklara karşı dayanıklılığın düşüşü ile ilişkilidir.

Harry, atletik performansını artırmak ve yüksek kan şekerinin ve yüksek tansiyonun negatif etkilerini silmek istediği için bu hedeflere yönelik bir diyet ve destekleyicin program başlattık.

Harry, önce yaşına, vücut ağırlığına, cinsiyetine ve fiziksel aktivitesine uygun yüksek protein diyetine sokuldu. Rafine karbonhidratları (anlamı sevgili makarnalarına elveda demesiydi) kesmesini istedim. Harry için önerdiğim yiyecek­ler: somon, kılıç balığı, tavuk ve hindinin yanı sıra yeşil salata, brokoli, karnabahar, kabak ve sınırlı miktarda merci­mek ve fasulyeydi.

Destekleyici programı; C, E, alfa lipoik asit, selenyum ve CoQl 0 da dahil olmak üzere bütün güçlü antioksidanları içeriyordu. Yüksek kan şekerine ve yüksek tansiyona karşı çok yüksek düzeyde (günlük 300 miligram) CoQ10 verdim. CoQ10’un, tansiyonu normalize ettiği ve kan şekerini düzen­lemeye yardımcı olduğu ve kalbi koruduğu rapor edilmiştir.

Ayrıca günde 300 miligram alfa lipoik asit reçete ettim, çünkü alfa lipoik asit diyabetliler için çok yardımcıdır. Alfa lipoik asit, oral olarak alındığında vücuda kan şekeri düzeyini kontrol altına almaya yardımcı olurken yüksek kan şekerinin negatif etkilerini silmeye de eğilimlidir. Ayrıca diyabet hastalarında görülen bazı sinir hasarlarını tersine çevirebilir.

Sonra Harry’nin rejimine, mitokondriasını serbest radikal hasardan korumak için bir asetil L-karnitin tableti ekledim. Harry, ayrıca kan şekerini normalleştirmeye yardım etmesi için krom aldı. Sonra DHEA, boron minerali (tes­tosteron üretimini teşvik eder), bağışıklık sistemine yardım eden ve yağları yakma yeteneğini geliştiren omega-3 yağ asitleri (balık yağları) ekledim. Ayrıca kemiklerini güçlü tutmak için kalsiyum ve magnezyum destekleyicilerine başlattım. Ve kalp hastalığı geliştirme olasılığını azaltmak için yeterli miktarda B6 ve folik asit dahil olmak üzere B vitaminleri almasını söyledim. Ve sonra testosteron destekleyicilerine başladık. Erkeklerin testosteron destek­leyicisi kullanımının bir şekilde tartışmalı olduğunun farkın­dayım. Bununla birlikte testosteron, normal vücut fonksi­yonunu sürdürmek için çok Önemlidir -özellikle aktif bir erkekte-, bu yüzden normal düzeyleri sürdürmenin gerekli olduğunu düşünüyorum. Harry’nin kan testleri prostatının tümüyle normal olduğunu gösterdi (testosteron yüksek riskli kişilerde prostat kanserini ilerletebilir). O yüzden Harry’yi testosteron jel-kreme başlattım, günde bir kez kollarının dirsekle bilek arasındaki bölümlerine sürecekti. Bu testosteron jel-kremi, cilde nüfuz eder ve kana karışır. Testosteron düzeyinin artışı yalnızca uygulanan krem miktarım değiştirerek kontrol edilebilir.

Sonuç olarak, birleşik linoleic asit (vücut yağını yakmaya ve zayıflamaya yardımcıdır) ve amino asit taurine (kalp kaslarına yardımcı olmaya eğilimlidir; Harry’nin çeşitli aktiviteleri bu amino asitten büyük miktarlarda gerektirir) verdim.

Harry’nin cildi ile uğraşırken önerdiklerimde sürpriz yoktu, topikal olarak uygulanan DMAE içeren alfa lipoik asit ve vitamin C ester gibi bu kitap boyunca tartıştığımız maddelerin bir karışımıydı.

On sekiz Ay Sonra

Bir buçuk yıldan uzun süre, Harry’yi ayda bir kez gördüm. Gelişimini görmek harika bir deneyimdi. Çoğu insanın sağlık ve çekiciliğinde azalma yaşadığı bir yaşta, Harry vücudunun her gün iyileştiğini görüyordu. Topikal alfa lipoik asit ve C vitamini sayesinde açık havada spor yaptığı yıllar boyunca edindiği çizgi ve kırışıklıklar yumuşadı. Çene çizgisi de yıllarca öncesinde olduğu gibi sıkılaşmıştı. Tansiyonu nor-malleşti ve sonunda ilaçlarını bırakabildi. Kan şekerinin yüksek düzeyi çok iyi şekilde düzeldi ve daha fazla enerjisi olduğunu fark etti. Testosteron ve DHEA destekleyicileri eklemek, kas kitlesini yeniden kazanmasına yardımcı oldu.

Harry 71 yaşında, öyle formunda ki bazıları onun yarı yaşında olmasına rağmen tenis eşleri çok fazla oyun kaza­narak onları kötü duruma düşürmesinden şikayetçiler

Harry, gelişen seks yaşamından da çok mutlu olduğunu söyledi. Libidosu, performansıyla birlikte artmıştı. Ve bir şey daha… Anti-aging tedavisinin kellik kürü olduğunu savunmuyorum fakat Harry program başladıktan sonra fazladan bir iki tutam saç fark etti.

Son kez Harry ile spor salonunda karşılaştığımda, İtalya’ya yaptığı bir dağa tırmanış gezisinden yeni dönmüştü. Gençlerden daha önde gittiğini söylemekten mutluydu. Şaşırmamıştım. Ofisime ilk geldiğinde fazladan taşıdığı vücut yağı tümüyle kaybolmuştu. Yalnızca kendini 71 yaşında hissetmiyor değildi, görünüşü de ellili yaşlardaydı.

Anti-Aging Konsültasyon 3: Carter

En iyi şekilde görünmek istemekte bir tuhaflık yoktur. Fakat birçok kişinin genç ve canlı görünme isteğinin ardında iç motivasyon değil, dış kaynaklı baskılar vardır. Bazıları için zor kazanılmış bir kariyere tutunmanın anlamı, yarışmada birkaç adım (ve genellikle birkaç yıl) önde olmaktır. Bu yedi yıldan fazla bir süredir hastam olan Carter için de geçerliydi.

Onu ilk görmeye başladığımda Carter, egzama ve ara sıra görülen ayak tabanında siğil gibi ufak problemleri olan yakışıklı bir adamdı. Stajımı yaptığım Connecticut’ta tanınmış bir simaydı çünkü yerel bir televizyonda popüler bir haber sunucusuydu. Akşam haberlerinde onu izleyen herkes, işinde mükemmel olduğunu görürdü. Kalın, koyu renk saçları, madeni mavi gözleri, karemsi bir çenesi ve yalnızca televizyon ya da radyo yayınında duymayı bekleyeceğiniz derin, çınlayan bir sesi vardı. O işe uygun olduğu kadar iş de ona uygundu. Carter işini seviyordu.

Bir gün Carter, randevu için ofisime girdi. Son ziyare­tinden o güne kadar yaklaşık iki yıl geçmişti, bu yüzden masumca geliş nedenini sordum. Cevap karşısında şaşır­mıştım. Bu ziyaret açık ki, yeni bir egzama sorunu yüzünden değildi. Ulusal dergilerde anti-aging programımla ilgili çok şey okuduğunu söylemişti. Sessizdi. Her zamanki enerji ve optimizmi yoktu. Kesinlikle bir şeyler yanlış gidiyordu. Birkaç dakikalık nezaket konuşmasından sonra Carter, kariyerinin yokuş aşağı gittiğini ve artık yerel televizyon istasyonunda düzenli olarak çıkmayacağını söyledi. Part time haber verme pozisyonuna geçirilmişti.

Hiç kimse bu değişimin nedenleri hakkında kesin bilgiye sahip değildi fakat Carter, kişisel görünümüne bağlı olduğunu düşünüyordu -televizyon haber yayıncısı için genç bir görünüş önemliydi. Carter yalnızca 44 yaşındaydı fakat yüzünün yaşlandığına inanıyordu. Vücudu artık yalnızca birkaç yıl önceki kadar formda ve biçimli değildi. Bu duru­mundan dolayı anlaşılabilir şekilde üzgün ve stresliydi ve yardım edip edemeyeceğimi bilmek istiyordu.

Kariyerini rayına oturtmaya kararlıydı fakat televizyon dünyasını, önce görünüşü hakkında bir şeyler yapması gerektiğini bilecek kadar yakından tanıyordu.

Problemi Belirlemek

Anlaşılan Carter’ın bu kadar sevdiği iş, onun olduğundan daha yaşlı görünmesinde de katkı sağlıyordu. Onunla diyet ve egzersiz hakkında konuşurken ve sağlık geçmişini gün­cellerken kendisine dikkat etmediği açıkça görülüyordu. Carter, hasta olarak ilk kez bana geldiğinde aşırı aktif bir kişiydi. Hemen hemen haftada 25 mil koşardı. Fakat iş baskısını üstlendiğinden artık egzersiz için zaman bulamıyor, kendisini formda tutmak için hiçbir şey yapmıyordu. Her zaman ofisine aceleyle girip çıktığından ya da bir uçağa atladığından yemeklerini de fast-food restoranlarında yemeye başlamıştı -işi değiştiğinde bile bu alışkanlığını maalesef sürdürdü. Ya bir hamburger yiyor ya da kantinden aldıklarını iş yerine getiriyordu.

Vitamin desteği almıyordu ve sık sık geç vakitlere hatta sabah erken saatlere kadar çalışıyor ve yalnızca birkaç saatlik bir uyku için eve dönüyordu. Bu stres, fazla çalışma, kötü beslenme ve egzersiz alışkanlıklarının Carter’ı erken yaşlanma sürecine soktuğunu anlamak için uzman olmaya gerek yoktu.

Carter’a bazı temel laboratuar testleri yapmak istediğimi bir hafta sonra geri gelmesini söyledim. Bu noktada bulguları tartışabilir, yaşamını geri kazandıracak bir program hazır­layabilirdik.

Laboratuar çalışmaları, temelde sağlıklı bir adamı gösteren sonuçlarıyla olağanüstü değildi. Fakat Carter’ın cortisol düzeyleri normalin oldukça üstündeydi, bu da büyük stres altında olduğunu gösteriyordu. Kronik olarak yüksek cortisol bize birçok açıdan çok zarar verir. Birkaç sayfa önce, Linda’nın durumunda bahsettiğim gibi cortisolunuz yüksel­diğinde beyin hücreleri yüksek zarar riski altına girer ve kan şekeriniz yükselir. Yüksek tansiyon ve kalp hastalığı geliştirme olasılığı artar ve enfeksiyonlara karşı çok daha kolay bir hedef olursunuz. Carter’ın kortisol düzeyini sağlıklı bir düzeye indirme çalışması anti-aging programının kritik bir parçası olacaktı.

İlk Adımlar

Carter’a temel endişelerini sorduğumda tabii ki kariyerini geri istemenin dışında- çok fazla yaşlı görünmesi konusunda bir şeyler yapmak istediğini söyledi. Yakın bir fiziksel incelemeden sonra, onunla aynı fikre vardım. Bir zamanlar sağlıklı ve berrak olan teni sarkık ve donuktu. İnce çizgiler göz çevrelerinde uzanmaya başlıyordu, alnında kırışıklıklar gelişiyordu. Bir zamanlar dipdiri olan çene çizgisi birkaç yerden sarkmaya başlamıştı bu yüzden yüzü hem yakından hem de kamerada yaşlı görünüyordu. Ve bir zamanlar sahip olduğu koşucu fiziği yavaşça yerini yayılmış orta bölüm ile karakterize olan gevşek bir vücuda bırakıyordu.

Fiziksel bir muayenenin ardından, Carter’a hiçbir şey yapmadan önce kesinlikle fast food tipi yiyeceklerden uzak durmasını söyledim. Besleyiciliği yüksek ve yağı düşük bir diyetin yalnızca karnındaki fazla kiloları yok etmekle kal­mayacağını aynı zamanda sakinleştirici ve vücudunda ilti­haplanmaya karşı bir etkisi olacağını, bütün yaşlanma sürecini yavaşlatacağını anlatarak devam ettim.

Carter, bu diyetin büyülü hedefi gerçekleştirebile­ceğinden şüpheli olmakla birlikte çok istekliydi. Bir kez onu yüksek yağlı paket yiyeceklerden kesince, cildini geliş­tirecek, kilo verdirecek, düşündüğünden daha hızlı ve daha açık şekilde yardım edecek destekleme programına sokmaya niyetlendim.

Yapmasını istediğim ilk şey, şaşırtıcı derecede basitti. Onunla konuştuktan sonra yeterince su içmediği açık hale gelmişti. Bu yüzden daha genç vücut, akıl ve ruh için ilk büyük adım olarak günde sekiz-on bardak su içmesini istedim.

Carter, suyun sağlığında bir fark yaratabileceğini duy­duğunda çok şaşırmış fakat devam etmeye razı olmuştu. Tabii ki, su yalnızca susuzluğunuzu gideren bir şeyden ötedir. Genel çözücüdür, besinleri vücudumuzdaki her hücreye taşır, toksinleri atar ve bağışıklık sistemimizin fonksiyonunu geliştirir. Yeterince su almak ayrıca cildimize yardım eder ve diğer organları da sağlıklı tutar. İster inanın ister inanmayın çoğu insan, yeterli miktarda su almadan etrafta dolaşır.

Uzun Yaşamak İçin Yemek

Carter’ın yeni diyet planı, her gün enerjisini artıracak ve zararlı yiyecekleri aşırı olarak istemesine engel olacak sağlıklı bir kahvaltı yapması önerisiyle başladı. Sabah öğü­nünün en önemli parçası protein olacaktı: -az yağlı, yüksek kaliteli protein (gerçekte çoğu hayvansal yağ, iltihaplanmayı destekler ve yaşlanmayı hızlandırmaya eğilimlidir). Sabahleyin somon, tavada yumurta beyazı gibi kaynaklardan protein alınmasını isterim çünkü kan şeker düzeyini yükseltmez.

Daha sonra Carter’a, rafine karbonhidratların alımını azaltıp protein alımını artırarak ensülin düzeyini kontrolde tutmanın önemini açıkladım. Birçok hastam gibi Carter da, vücutta yüksek ensülin düzeyinin diyabetli olmayan kişilerde bile çok zararlı olabileceğinin farkında değildi. Rafine kar­bonhidrat ya da şeker tüketildiğinde cevap olarak salgılanan ensülinin vücudun her hücresinde iltihaplanmaya yol açabil­diğim biliyoruz. Ensülin ek olarak atardamarlarda yağ depolanmasına neden olur bu da tansiyona ve kalbe giden damarlarda tıkanıklığa yol açabilir.

Son olarak karbonhidratlar, gün boyunca ihtiyacımız olan enerjiyi almamızı sağlar ve kan şekerinin dengeli kalmasını mümkün kılar fakat doğru karbonhidratları ye­memiz gerekir.

Kan şekerinde bir düşüş, öğleden sonra çok fazla uyku­nuz gelmiş gibi hissetmenize yol açar. Teninizi kurumuş ve donuk görünümlü bırakır ve eğer her gün televizyon kam­eralarının karşısından duruyorsanız bu ihtiyaç duyduğunuz en son şeydir. Bu yüzden Carter’a, yüksek enerjili bir baş­langıç yaptırmak ve gün boyunca dengede kalmasını sağla­mak için, her sabah proteinle birlikte yulaf ezmesi ya da taze çay üzümü ve çilek gibi kompleks karbonhidratlar  yemesini önerdim.

Sonuç olarak diyette biraz yağ almanın öneminden bahsettim. Daha önce yağların iltihaplanmayı destekleyici olduğunu söylediğimden Carter’ın kafası karışmıştı, çoğu insan gibi iyi yağlar ve kötü yağlar arasındaki farkı bilmiyordu. Bu kitapta daha önce sözünü ettim fakat “iyi yağlar”ı -önemli yağ asitleri (EFA’lar)- anlamanız için biraz daha fazla bilgiye ihtiyacınız var: İki tipi vardır: omega-3 ve omega-6. Sağlıklı kalmak için bütün ihtiyacımız omega 6 ile omega 3 yağ asitlerinin dengesidir. Fakat ortalama Amerikan diyeti yalnızca çok yüksek düzeyde omega-6 içerir, bu da sık sık iltihaplanmaya yol açabilir.

Çoğumuzun daha çok ihtiyaç duyduğu Omega-3, balıkta yüksek düzeylerde bulunur. Carter’a, kahvaltı mönüsüne ızgarada somon balığı gibi bir miktar geleneksel olmayan yiyecek eklemesini söylememin nedeni buydu. Somon, yüksek kaliteli bir protein olmasının yanı sıra birçok soğuk su balığı gibi yüksek omega-3 düzeyine de sahiptir. Ek olarak balık, birkaç sayfa önce öğrendiğimiz gibi bellek fonksiyonunu geliştiren DMAE’yi de yüksek düzeyde içerir.

Carter, her sofraya oturduğunda yağ çeşitlerini ayırma fikri ile biraz şaşkınlığa uğramış görünüyordu. Bu yüzden bazı basit kuralları hatırlamasını istedim: Kötü yağlar, paketinde “hidrojene” yazanlar da dahil genellikle oda sıcaklığında katıdır -margarinler, tereyağı ve hayvansal yağlar-. İyi yağlar, sağlıklı yiyeceklerin bir parçasıdırlar, balıklar, hindi ve tavuğun beyaz kısmı gibi düşük yağlı etler ve zeytin yağı gibi yağlar. Temel yağ asitlerinden doğru miktarda aldığından, tam olarak emin olmak için diyetine keten tohumu yağı (bol miktarda alfa-linolenic asit içerir) ve hodan yağı (yüksek miktarlarda gamma-linolenik asit içerir) gibi destekleyicileri ekledim.

Bitirirken Carter, besinler hakkında tam bir eğitim ile silahlanmıştı. Ayrıca yediği fast-foodların onu neden yalnızca şişmanlatmadığını da anlamıştı; enerjisini süzüyor ve görü­nümüne yıllar ekliyordu. Bu bilgi, onun eski diyetine göre çok düşük doymuş yağ ve şeker, yüksek protein, ılımlı miktarda karbonhidrat içeren rejimine kendisini adaması için ekstra teşvik anlamını taşıyordu. Yemesi bir kez kontrol altına girdiğinde kilo ve cilt problemlerini ele almanın zamanı geliyordu.

Zayıflamak Yedek Lastik

Carter, eski bir koşucu olarak egzersizin önemini zaten biliyordu. Tek problemi sağlıklı rutine dönebilmek için enerji ve disiplin bulabilmekti. Haftada beş kez, üç-dört mil koşmaya dönerse kendini çok daha iyi hissedip daha iyi görüneceğini biliyordu. Biraz ekstra özendirme için, kısaca egzersizin dolaşımı nasıl artırdığını, besinleri nasıl daha iyi kullanmamıza yardım ettiğini ve kan şekeri düzeyini dengede tuttuğunu anlattım.

Bunun, onu koşu ayakkabılarına geri döndürmekte yetersiz kalma ihtimalini göz önüne alarak kronik hasta­lıkların başlamasının, düzenli egzersiz sayesinde geciktiril­diğini ya da tümüyle kaçınıldığını gösteren bir yığın saygın araştırma olduğunu da hatırlattım. Egzersiz bütün anti-aging programlarının önemli bir parçasıdır ve Carter için cildine sağlıklı bir ışıltı getirmek, vücudundaki yağları azaltmak için en çabuk yol olurdu.

Koşmaya ek olarak, kas kütlesini artırmak için ağırlık kaldırma programını da eklemesini önerdim. Artık ne kadar çok kas kütlesine sahipsek kalorileri kullanma yeteneğimizin, diyabet ve diğer hastalıklara karşı direncimizin de o kadar çok olacağını biliyoruz. Ağırlık egzersizi ayrıca kemiklerimizi de sağlıklı tutar, yaralanma ve kırıkların önlenmesine yardım eder.

Düzenli bir egzersiz programına ve iyi bir diyete ek olarak, 44 yaşındaki Carter’ın tamamlayıcılardan da çok fayda sağlayacağını hissettim. Carter, serbest radikaller ile yaşlanma süreci arasındaki ilişkinin oldukça farkındaydı ve konu üzerine kısa süre önce bir haber araştırması yaptığı için antioksidanların yararını da biliyordu. Destekleyici programım diğer hastalarımla olduğu gibi ayrıntılıydı. Aşağıdaki liste Carter için önerdiğim antioksidanlarla başlıyor, diğer vitamin, mineral, doğal destekler ve bir bitkisel özle devam ediyor -hepsi Carter’ın hedefleri için uygun etkiler taşıyordu.

♦  C vitamini, günde üç kez, 1000 miligram. Carter’a yemekten 30 dakika Önce bir hap almasını söyledim. Bildiğiniz gibi C vitamini bağışıklık sistemini kurmada ve serbest radikalleri Önlemede mükemmeldir. Ayrıca C vitaminini oral olarak almanın deri kanserini azaltmaya yardım ettiğine dair bazı kanıtlar da mevcuttur.

♦  Koenzim Q10, günde iki kez, 30 miligram. CoQ10, kalbi koruyan mükemmel bir antioksidandır.

♦ Alfa lipoik asit tamamlayıcısı, günde 100 miligram. Bu, Carter’ın stres ve yaşlanma ile gelen bütün iltihaplanma prosesi ile savaşmasına yardım edecekti.

♦  Selenyum, günde 200 mikrogram. İyi bir antioksidan olduğu için bu destekleyiciyi ekledim.

♦ Vitamin E-gamma ve karışık tocopherol tipi, günde 400 miligram ♦ Vitamin E-tocotrienol, günde 100 miligram

♦  DMAE, günde 100 miligram. Carter’ın diyetinde aldığı DMAE’ye ek olarak, zihinsel yeteneklerini artırması ve işinde yardım etmesi için bir de tamamlayıcı almasını istedim.

♦  Birleşik linoleik asit, günde 2000 miligram. Birleşik linoleik asitler vücut yağını hızla kaybetmemize ve bazı barsak kanserlerini önlemeye yardım eder.

♦ Asetil L-karnitin, günde 1000 miligram. Bu destekleyiciyi Carter’ın fiziksel performansını artırması ve gevşeyen yerleri için verdim. Araştırma ayrıca L-karnitin’in beyin bariyerine hızla nüfuz edebildiğini ve bellek fonksiyo­nunu geliştirmede mükemmel iş yaptığını göstermiştir.

♦  Krom picolinate, günde 200 mikrogram. Bu, Carter’ın kan şekeri düzeyini dengede tutmaya yardımcı olurdu.

♦ Vitamin B5 (Aynı zamanda pantotenik asit olarak da bilinir), günde 500 miligram. Bu B vitaminini stresin bazı etkilerini silmesi ve yüksek cortisol düzeyini düşürmesi için önerdim.

♦  Dengeli bir B vitamini desteği oldukça yüksek miktarda Bl (50 miligram), B2 (25 miligram), B3 (25 miligram), B6 (25 miligram), folik asit (800 mikrogram) ve B12 (500 mikrogram) gibi B-kompleks vitaminleri içerir.

♦  Magnezyum aspartate, günde 300 miligram

♦  Magnezyum succinate, günde 300 miligram

♦  Potasyum aspartate, günde 150 miligram

Son üç mineral kalorileri metabolize etmeye ve kalbi daha sağlıklı yapmaya yardım ettikleri için eklenmişti.

♦  Kalsiyum karbonat, günde 1000 miligram. Hem erkek­lerde hem de kadınlarda gelecekteki osteoporozu önlemek için kalsiyum desteğine güçlü bir şekilde inanırım.

♦ Ginkgo biloba, sabahlan alınmak üzere günde 60 miligram. Bu bitkisel destekleyici, belleği güçlendirir.

Kameraya Hazır bir Ten Yaratmak

Carter’ın anti-aging programı için doğru besinsel temeli hazırladığımı ve antrenmanlarına geri dönmeye ikna ettiğimi bir kez kesinleştirdikten sonra, topikal cilt bakım planından muhtemel en iyi sonuçlan alacağından emin olabilirdim.

Karşı karşıya olduğumuz temel yaşlanma konularına ek olarak çözülmesi gereken farklı iki problemi vardı. İlki, cilt bakım ürünlerinden çabuk bir etki almalıydı. Kariyeri durmuştu ve tekrar vitese geçirmeye ihtiyacı vardı. İkincisi, sıcak televizyon ışıkları altında iyi görünmeliydi ve her yayına girdiğinde sürdüğü ağır sahne makyajı altında dahi sağlıklı tenini korumalıydı. Bu, planı onun için bir meydan okumaya dönüştürüyordu fakat uygun antioksidan kombi­nasyonun görevini yapacağından emindim.

Önce yüzünü tahriş etmeyen özel bir temizleyici ile yıkama alışkanlığı edinmesini istedim bu iltihaplanmayı önlemeye ve yayın sonrasında kalın makyajının bütün izlerini cildinden silmeye yardım edecekti. Sonra yüksek etkili DMAE kompleks kremi ve vitamin C ester kremi kombinas­yonuna çok güvenerek kariyerleri kamera karşısında olan müşterilerim arasında yüz germe etkisini nasıl yarattığını gösterdim. Bu güçlü antioksidan ikili, neredeyse hemen yüz germe etkisi yapar, yedinci bölümde açıkladığım gibi hızlı bir gençlik Carter’ın yayındaki görünüşünde büyük değişim yaratacaktı.

Carter şaka yaptığımı düşündü. Herhangi bir cilt bakım ürününün böylesi bir fark yaratabileceğine inanamıyordu.

Bu yüzden ben bir miktar DMAE/vitamin C ester karışımını avucuma döküp saç çizgisinden itibaren yüzünün sol kısmına uygularken sabırla oturdu. Yüzünün yalnızca bir tarafına sürmeye dikkat ederek kremi yanaklarına, çenesinin altına, boynuna ve kulaklarının arkasına yaydım. Tüm etkiyi görmesi için, sağ tarafı uygulama yapmadan bıraktım. Sonra oturup günlük rejimi üzerine konuştuk.

Biz sonuçlar için beklerken Carter’a, kamera karşısına çıkmadan en azından 30 dakika önce DMAE/vitamin C ester formülünü uygulama alışkanlığı edinmesini söyledim. Bu, formülün aktif maddelerinin cilt rengini geliştirmesi, daha sıkı bir çene çizgisi ve yayında daha taze daha genç görünüm kazandırması için yeterli zamanı verir. Ek olarak Carter’a, alfa lipoik asidi günde iki kez yüzünde ve boynunda kullan­masını önerdim, alfa lipoik asit, çizgi ve kırışıklıkları ve Carter’ın her gün görmeye başladığı kusurları azaltmaya yardım edecekti. Gözlerinin altında fark ettiği bazı şişlikleri indirmenin yanı sıra, geliştirmeye başladığı koyu renk halkaları da azaltmaya yardım ederdi. Alfa lipoik asit ayrıca gözenekleri sıkılaştırmaya ve cilde porselenimsi bir görünüm vermeye de yatkındır.

Alfa lipoik asit kremini, sabahlan ve akşamları yumuşak bir temizlemeden sonra uygulamasını önerdim. Cildi losyona alışana kadar gün aşırı uygulayarak başlamalıydı. İlk haftanın sonunda tahriş görmezse, ikinci hafta her gün uygulayabi­lirdi. Sonunda yine tahriş gelişmezse günde iki kerelik rejime geçebilirdi. Bu çok güçlü ürünle yavaş yavaş gitmek herhangi bir tahriş izi olmadan maksimum faydayı almak için önemlidir.

DMAB Vitamin C ester formülünü uygulamamın ardından 25 dakika geçince sonuçları görmesi için Carter’ın eline bir ayna tutuşturdum. Yüzündeki ifade her şeyi anlatıyordu. Sağ ve sol taraflar arasındaki farktan büyülenmişti. Yüzünün sol yanında gözleri daha açıktı ve göz kapağı sağ taraftaki kapaktan daha sıkı bir görünümdeydi. Burun-dudak kıvrımı (yılların görünüşünüze eklediği burunla dudak arasındaki çizgiler) oldukça azalmıştı ve çene çizgisi daha keskindi. Sol elmacık kemiklerinin sağdakilerden daha çıkık olduğunu görmekten çok memnundum.

Carter, ayrıca uzun yıllar güneşin verdiği zarara rağmen boynunda çok daha fazla pürüzsüzlük fark etti. Carter, dakikalarca gözünü aynaya dikti ve bana bakıp sordu, “bu bilim yaşamım boyunca neredeydi?”

Yüzünün diğer tarafına da DMAE/vitamin C kompleksi uyguladıktan sonra, gelişmesini görebilmek için sonraki ziyareti programladık.

Hedefe Doğru İlerleyiş

Sonraki ziyaretinde Carter çok daha rahatlamış görünüyordu. Eski coşkusu, gülümsemesi ve iyimserliği geri dönmüştü. Konuşmak üzere otururken son 30 günde yaşamının nasıl değiştiğini anlatmak için sabırsızlanıyordu.

Her şeyden önce ofisimden çıkar çıkmaz programına başlayabilmek için bir vitamin dükkanına uğramıştı. Bir, iki gün içinde yeni jogging rutinine ek olarak ağırlık kaldırma programına başlamak için yerel sağlık kulübüne gitmişti. Artan enerji miktarını ifadede güçlük çekiyordu ve uyku düzeni de çok daha iyiydi.

Yağ miktarında düşüş ve kas dokusunda artış belindeki fazlalıkları azaltmaya başlamıştı. Ayrıca antrenmandan sonra, dinlenme süresi, çok daha genç olduğu günlerin yarı za­manını alıyordu. Bunun beslenme ve vitamin-mineral programının çalışarak vücudunu forma sokması demek olduğunu açıkladım.

Bununla birlikte en iyi ve en Önemli haberler kariyeri hakkındaydı. Kamera karşısında çok daha iyi göründüğünü kasetlerinden izliyordu (her zaman ışıkların altına geçmeden önce DMAE/vitamin C ester kremi kullanıyordu). Makyajcısı ve yapımcısı ne kadar iyi göründüğü konusunda yorum yapmışlardı. Gerçekten büyük haberi ise, bölgenin en büyük haber piyasası New York’ta, iş görüşmesine gidecek kadar kendine güveninin artmasıydı. Bir TV show’unda full-time iş için bir çağrı almıştı.

Birkaç hafta sonra telefon etti. Carter, New York’ta işe girmişti. Kariyerini başarıyla kurtarmıştı. Şimdi ne zaman buraya gelse, merhaba demek ve anti-aging programının sonuçlarını göstermek için uğrar. Gerçekten de, anti-aging programı için ilk konsültasyona geldiği günden çok daha genç görünüyor. Fitness programında ise o kadar tutkulu ki, New York Şehir Maratonunu çok iyi bir dereceyle bitirdi ve içtenlikle seksenlerine kadar her yıl koşmayı planlıyor.

Carter, ayrıca yeni bir sahne arkası trendi başlattı. Meslektaşı haberciler, DMAE/vitamin C ester formülünü keşfettiklerinde bu keşif, flaş haber hızıyla televizyon istasyonları arasında dolaştı. Şimdi ülkedeki bütün anchor-manler, DMAE/vitamin C ester formülünü, yayında en iyi görünümü yakalamak için rutinlerinin önemli bir parçası olarak görüyorlar.

Mutlu Sonlar

Gördüğünüz gibi Linda, Harry ve Carter sağlıkları ve görünümleriyle ilgili çok farklı sorunlara sahipti fakat anti- aging tedavisi üçüne de yardım etti ve insanların yaşamlarının belirli aşamalarında, tümüyle çaresiz gördükleri endişelerinin çoğunu giderdi.

Bunun güzel, kırışıksız bir ciltle ilgisi nedir? Görüyor­sunuz genç görünüşünüzü korumak çok genel bir süreçtir. Linda ve Harry’ye, kucak dolusu krem, temizleyici verebilir ve onları gönderebilirdim fakat sorunlarının yalnızca yarısına seslenmiş olurdum. Bütün kitap boyunca aynı noktaya dikkat çektim fakat öyle önemlidir ki yinelemek gerekir: Cildinizin dışta mükemmel, genç ve pürüzsüz olması için vücudunuzun içinde de çalışmalısınız. Kırışıklık Kürü programınıza, tam bir anti-aging tıbbi konsültasyon He başlamanızı kuvvetle önermemin nedeni budur, böylece son antioksidan keşiflerden tümüyle yararlanabilir, ileriki yıllarınızda en iyi şekilde görünüp hissedebilirsiniz.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Kadın sitemap, Dekorasyon sitemap, Yemek Tarifleri sitemap Yandex.Metrica